Siretü’l Kur’an 12. dersi dün (17 Mart Pazar) gerçekleşti. ,

Dersin konusu “Nasıl okuyayım?” sorusu üzerine verilen cevaplarla dolu idi. Özellikle Müzzemmil suresinin kişilik inşası üzerinden, İlk vahiy “oku” emrinin de hayata yansıyan tarafını işlendi ve Hocamız şunları söyledi:

Kur’an cahiliye devrini kapatmak için “Oku” emri ile başlamıştır. Fakat Kur’an’ın kapattığı devir rivayet kültürü üzerinden tekrar İslam’a sokulmuştur. Örneğin: “Kadınlarınıza okuma-yazma öğretmeyin aşığına mektup yazar.”

Sünni engizisyon muhalif gördüğü düşüncenin ürettiklerini yasaklamış, yakmış, yok etmiştir. Örneğin; Mutezile kitaplarının başına gelenler…
Kader Risalesinin kara kaderi (!)

Vasıl ve Amr b. Ubeyd’in külliyatının yok edilmesi.

Eleştiri ahlakına dayalı ilmi anlayışın üzeri örtülmüş ve bu anlayış üzere yazılan eserler buharlaştırılmıştır. Örneğin: Şafii’nin hocaları imam Malik’e yazdığı 3 adet ve imam Muhammed’e yazdığı bir adet reddiyenin elimizde olmayışı.

Yok edilemeyenler ise tahrif edilmiştir. Örneğin: Mutezili Keşşaf’ın tefsir eserinin ilk cümlesi: “Elhamdülillahillezi haleka’l-Kur’an” ile başlıyorken; 1966 Kahire’de basılan Sünni baskısı: “Elhamdülillahillezi enzele’l-Kur’an” şeklinde tahrif edilmiş/değiştirilmiştir.

Diğer örnekler: Marifetname’nin yazımından 231 yıl sonra evrimi haklı çıkaran pasajların sansürlenmesi…

Said Nursi’nin Risalelerinin Nurcular tarafından sansürlenmesi…

Rumi’nin kitaplarının Mevleviler tarafından sansürlenmesi…

Dersin devamında Müzemmil suresinin ana konusunun kişilik inşası olduğu ifade edilerek “Bir Sure Dokuz Emir” başlığı üzerinden: Ağır yük yüklenme sorumluluğu ve buna yönelik bilinç ve donanım için “Gece Okuyuşuna Kalk” emri…
“Oku” ve “kalk” emirleri arasında neden-sonuç ilişkisi…

Ve kişinin en dingin zamanını okumaya ayırması ve okumadan kastın ise ‘hakkını vererek yapılan okuma’ olduğu ifade edilmiştir. İşte tam bu noktada anlamı önceleyen ve anlamı akleden kalbe sindirmeyi ifade eden TERTİL açıklanmış ve tertilin amacının ise; Kur’an’ın anlamının insanın akleden kalbine/gönlüne/vicdanına yerleşmesi olduğu söylenmiştir. Ama maalesef tarihi süreç içinde bu alanda ciddi bir kırılma yaşanarak tertilin tecvide evrildiği ifade edilmiştir.

Bu konunun devamında Mustafa Hoca:

“Tecvide karşı değilim; ama Tertil’siz bir tecvid Kur’an’a karşı bir tuzaktır”

“Fatiha’nın anlamını bilmeyenlere idğam-ı bila ğunne ve kaf çatlatmayı öğretmek Tertil’in zıddı “tehcir”dir; yani Furkan 30’da ifade edilen “Kur’an’ı mehcur bırakmak”tır. Dolayısıyla Tecvid, Kur’an’ı mehcur bırakmanın Truva atı yapılmıştır.”

“İyiliğe adanmış insan ol” (8) ayetindeki “Betül” adayış kelimesi açıklanarak “nezr” (kurumsal) adayış “tebettul” (ilkesel) adayış unsurları ele alınmış…

“Rabbin adı” ve “adanmak” arasındaki ilişki ifade edilerek, Terbiyenin, ‘iyilik için çekilen acıları hocaları kılmak’ olduğu söylenmiştir.

Sonraki ayette ifade edilen “La ilahe illa hu” ayet ile alakalı “O gün ‘la ilahe illa hu’ demek her şeyi göze almaktır” “Bu gün la ilahe illa hu kelimesi toplumun putlaştırdıklarına karşı söyleniyorsa bir tevhit eylemidir” demiştir. “O’nu vekil edin” (9) emrini ise, kişinin Allah’a dayanması şeklinde ifade ederken bununla birlikte; “Allah’ın vekili olmaz” “O vekil edinilir” “Peygamber Allah’ın vekili değildir” tespitinde bulunmuştur.

“Peki, piyasadaki bu kadar sahte vekiller nereden çıktı?” sorusuna cevap vermiş ve ayrıca “Allah’ın halifesi”, “Allah’ın gölgesi”, Allah’ın oğlu” aynı kibrin dereceleridir, demiştir.

“Sabret” ve “Onlardan güzelce hicret et!” (10) ayeti ile alakalı ise; sabrın mahiyeti ele alınmış ve sabrın hakikati ve tevhidi haykırmada direniş olduğunu söylemiştir. Ayrıca 11 ayet bağlamında, toplumda yalan söyleyen ve iftira atan trollerin o günde olduğunu ve hakkı haykıranları lekeleyen trollerin bu günde görevlerine devam ettiğini ifade etmiştir.

Ayrıca 11. ayetin bu günümüze mesajı olarak;

Gündemini trollerin belirlemesine izin verme!

Hak ve adalet mücadelesini kişiselleştirme!

Allah’a bırakılacak şeyleri sen üstlenme!

Biraz bekle! (11) “mola ver” değil, “işine bak” (zerni) (fe a’rıd anhum Nisa 81) zaman-emek yasasını göz ardı etme:

“Emek veren için: Zaman ne kadar uzarsa, emek o kadar çoğalır. Allah’ın kitabında bile “Ol dedi oldu” yok, “oluş sürecine girdi” var. Toplumsal değişimin yasalarını çöz ve öğren. Ders al, değiş, geliş. Kur’an bir hatırlatmadır (hazihi tezkirah) sopa değil 19)

Ve tercih insanın seçimine kalmıştır (fe men şaettehaze…) (19)”

Ve en sonunda özet olarak:

İman bir kimlik değil bir kişiliktir.

Kur’an, imanı kişiliğe dönüştürmenin formüllerini verir.

Müzzemmil özelinde işte o formüllerden bir kısmı:

Varlık bir kütüphane, hayat bir okul, sen bir okuyucusun.

Merak et, araştır, sorgula, oku, anla, öğren, değiş, geliş, öğret.

Okumak anlam arayışıdır: Okuduğun her şeyin anlam ve amacını ara.

En değerli zamanlarını varlığı, kendini, insanı, olayları ve vahyi okumaya ada. Öğrendiklerin seni yatırmamalı, ayağa kaldırmalı: Yükünü sırtlan ve kalk. Ne kula kul ol, ne kulları kendine kul et: Allah vekilindir. “La” de yürü. Yürürken sana ürüyenlere karşı sabret; güzele doğru hicretine devam et. Trolleri ve çomarları, yalanları, iftiraları, hakaretleri, tehditleriyle bana bırak. Emek bir tohumdur; ek ve mevsimini bekle: Ekilen tohum bir gün yeşerir.

Benzer Yazılar

2 Yorum

Cevap Yaz

*

*